Kadın Zaten Maskesiz Dolaşamıyor...

Yaşadığımız coğrafya da kadının yerini anlatan, kadına şiddeti anlatan ve duyarlılık empoze etmeye çalışan, yazı, dizi, reklam ve sosyal mesaj dolu.

     En son izlediğim bir reklam filmin de pandemi sürecinde taktığımız maskeleri kadınların aslında her zaman taktığından ve bunun için şiddet gören kadınların telefonuna indirebileceği bir uygulamadan bahsediliyor.

     Uygulama kısmını bilemem ama maske konusu ne kadar yerinde ve doğru bir tespit değil mi?
     Benim de çok ilgimi çekti ve yazmak istedim.
     Gördüğü kötülüğü, psikolojik ya da fiziksel şiddeti kapatmak veya gizlemek için hergün yeni bir role giriyor kadın.
     Neden?
    Mecbur bırakıldığı için,
    Kendini susmak zorunda hissettiği için,
    Ekonomik ya da sosyal özgürlüğü olmadığı için,
    Başkaları ne der düşüncelerini kafasına  sokup, herkese mutlu aile tablosu çizmek zorunda hissettiği için,
    Kendinde değil de toplumun onda görmek istediklerini sergilemek zorunda kaldığı için,
    Anne olduğu için,
    Hep bir bahanesi ve sebebi var kadının ama hepsinden önce yuvası söz konusu olduğu için.

    Kadına bu kadar sorumluluğu yükleyen toplumsal baskı da bir şiddet değil mi acaba?

    Çünkü günümüz şartlarına bakıldığın da her kadın ''şiddete hayır'' diyecek kadar sağlam duramıyor maalesef ki!
      Malum geçtiğimiz haftalar da Ozan Güven'in şiddetine maruz kalan Deniz Bulutsuz'un ve geçtiğimiz yıl Ahmet Kural'ın şiddetinden sonra susmayan Sıla'nın duruşu takdire şayandı. Bir çok kadına cesaret olmalı diye düşünüyorum elbette. Fakat herkesin yaşam koşulları bu kadar sağlam olamıyor. Kendi hikayesi için de kaybolup gidiyor kadınlarımızın bir çoğu.
      Merak ediyorum aslında ''o ne der,  bu ne der?'' diye düşünen kadınların acaba ''ben ne derim, bana göre ne olmalıydı? diyebilecek kadar kadar sağlam bir psikolojileri var mı?
      Herşeyi içine atmaktan kendini atacak yer bulamayan kadınların maskeleri artık düşmeli diyorum ben. Bu duruma da bir örnek vermek zor değil aslında. Sosyal medya da materyalist, gösterişten, süsten ve şaşadan yapılmış hayatlarını sergileyen evli kadınların bir çoğunda bu trajediyi görebilirsiniz. '' Geçtiğimiz dönemler de ''Sonumun bergen gibi olmasından korkuyorum'' diyen bir kadının feryadı bile geri adım atmasına sebep olacak kadar ses getirmişken, başka bir örnek vermeye gerek bile duymuyorum aslında. Kendi içini dökmek istemesi bile toplumda hoş karşılanmıyor ama sizler o kadının gösteriş, lüks dolu hayatını izlemekten haz duyuyorsunuz.
     Burası da ayrı bir ironi.
     Bir insana yapılacak en büyük kötülük nedir diye sorsalar ''bir kadına sırf idare ettiği, sustuğu ya da görmezden geldiği için zulüm etmeye devam etmektir''  derim, hem boşuna dememişler ''hoşgörü asil insanı mahcup, basit insanı arsız eder'' diye. Kendinizi unutarak hoşgördüklerinizi bir daha gözden geçirin diye de bu sözü buraya ekleyeyim. 
    Kalemi elime aldığımdan beri, hergün onlarca kadının hikayesiyle karşı karşıya kalıyorum. İçlerin de çok sağlam durmuş, belki yaşadıklarını atlatmış, belki atlatamamış, ve belki de hala yaşamaya devam eden ve kendini mecbur hisseden kadınlar var. 
     Bir sonu olsun diye umut ederek yazmaya devam edeceğim ama zaten kadına şiddetin önüne insan olarak geçemediğimiz için telefonlara indirilecek bir uygulamanın varlığından söz ediliyor değil mi?
     Eğer bir kadın bir insan olma mücadelesi veriyorsa kalemim de daima o kadının destekçisi olmaya devam edecektir.
     Bir kadın gülerse bir nesil güler...

     Kadınlarımızın gerçekten güldüğü maskesiz bir gün ve gelecek dileğiyle...

YORUM EKLE