Libero

Kendimi voleybol takımındaki libero gibi hissediyorum. Neden mi? (boyun kısa gibi kötü espriler yapmayın lütfen) dünya dönüyor ve hayat bir oyun ve benim alınan hiçbir sayıda adım yok. Neslihan, Neriman, Gözde hep sayıları onlara yazıyorlar. Kıymeti sayılarla ölçülen bir oyun bu. Beni de oyuna aldıkları için bende yoruluyorum. Ama istatistiklere bakılırsa bu maçta oynadığımı kanıtlayamam. Yorulduğumla kalıyorum ortada. İnsan, yorulmaktan öte bir şey yapamaz bu dünya da.

Küçük bir yeğenim var, birde hayali bir uzay gemisi, anladığım kadarıyla iyide bir kaptanmış kendisi. Müthiş manevralar yapıp, önemli kazaları önlüyor, birçok insanın hayatını kurtarıyor ve kimsenin gidemediği yerlere gidebiliyormuş. Yeğenimin hayali uzay gemisi benim hayallerimden daha somut, daha gerçek. Daha inandırıcı duruyor şu boşlukta...

Kendim için maliyeti yüksek olmayan basit ancak kaliteli şeyler düşlüyorum. Adımın temiz ve sade kalması için her sabah uyanıp mütevazı işime gidiyorum. Çalışıp devlete vergimi ödüyorum… Ama bakıyorum diğer taraftan, kepçe kepçe, kazan kazan, bavul bavul götürüyorlar. Oysa, akşam huzurla evime dönmek, cebimi doldurmaktan daha insani geliyor bana. 
Birileri çıkarları zedelendiği için çıkmış ufak ufak anlatıyor kim için ne yaptığını, bizde fenomene bağlamış bir dizi gibi her hafta yeni bölümünü sabırsızlıkla bekliyoruz.
Güneş, yağmur, haftanın günleri, iş güç, mevsimler, çekirdek veya geniş aileler, kara borsadan temin edilmiş arkadaşlar ve benzeri doğal veriler yaşam için yeterli değildi ve hiçbir zamanda yeterli olmayacaktı. Ama kimse sesini çıkartıp tek kelime etmedi. İçine sığındığımız kuzey yarım kürede, payımıza bular düşüyor deyip kabullendi herkes. Nede olsa, tatsızlığın, dünya mutfak listelerinde yeri yoktu.

Dünya kötü kurulduğu için düzeltilmelidir.İnsanlar, yanlış bildikleri için eğitilmelidir. Biat sistemi yeniden tanımlanmalı, biat etmekten vazgeçme hakkımızın olup olmadığı araştırılmalı, onurun, şerefin mi yoksa çıkarların mı önce geldiğine toplum olarak bir karar vermeliyiz artık. Ee tabi aşklarda elden geçirilmelidir.

Yalnızlığa terk edilmiş bir ev düşün, kaçıp gitmek istiyor hayatın daha canlı aktığı yerlere. Koordinat diye bir saçmalıkla, ada ve parsel numarasıyla sabitlenmiş oraya. Tıpkı üç metre çizgisinin gerisine sabitlenen libero gibi.

İnsan, yürüme ve düşünme yeteneğini yitirmemişse ve sabit kıymetler borsasında işlem görmüyorsa yer değiştirebilmelidir. Yağmuru seviyorsa Amazon ormanlarına, güneşi seviyorsa Ekvator’a gitmelidir. Ta’biatı seviyorsa Tabii ki “biat”a gitmelidir.

Sevgili Libero, boyumuz dışında nedense her şey aynı. İlliyet bağıyla, menşe ile, ırk ile hüviyet cüzdanıyla, senin tabi olduğun çizgi benzeri bir çizginin arkasına mahkumuz. Aynı mesafeden dünyanın dönüşüne bakıp, maalesef ülkem adına sevinemiyorum. 

YORUM EKLE