Çocukları Hiç Alacak Kadar Büyütmeyin

Ben ki, coğrafya dersinden kalma bir harita parçasıyım. Belki resim dersinden kalma sobalı bir ev resmi de olabilirdim. Yahut felsefede, başka bir filozofa kafa tutmuş bir fikir ya da güzel Türkçemizde bir anlam kargaşası. Ama bunlar olmadım. Bunlar olacak kadar vaktim yoktu.

Geçmişiniz de sizde güzeldiniz tabii. Çirkinleştiyseniz toplumun bunda payı var. Müzeyyen hanım şarkılar söylerdi plaktan, biz kulaklarımızla aşinaydık dünyaya. Felekten geceler çalardık onun bizden çaldıklarına nazaran. Sevince üç kıtaya kadar genişleyen yüreğimiz gidince, misakı milli sınırlarına dönerdi yine.

Atilla abinin Aysel’i, Can abinin Sidikli Kontesi vardı. Bizim kimsemiz yoktu ya da olmamıştı yani. Muhsin abinin şiirlerini her okuyuşta gangsterleşiyorduk galiba biraz ve birazda acemisiydik bu hayatın. Yalın kılıçta durulur dediler her şeye karşı. İnandık! Geç fark ettim, tek başına durmuyormuş dünya ayakta.

Her neyse, “yanlış yerde hata yaptım.” Doğru yerde hata yapsam bu kadar büyütülmezdi. Bir ders daha kalabilseydik Ece abiyle, tabiat dersine katılacaktık güle oynaya, erken tahliye ettiler iyi abileri. Kötüler ve çocuklar kaldık geride. Bir ironi değil bu, lütfen ciddiyet gösterin acımıza! Kim ısırdı yüreğimizi? Yani nasıl? Hangi hakla?

Ben ki, coğrafya dersinden kalma bir harita parçasıyım. Belki resim dersinden kalma sobalı bir ev resmi de olabilirdim. Yahut felsefede, başka bir filozofa kafa tutmuş bir fikir ya da güzel Türkçemizde bir anlam kargaşası. Ama bunlar olmadım. Bunlar olacak kadar vaktim yoktu. 1/1000 ölçekli bir haritada iki şehri ayıran bir sınır çizgisi oldum ancak. Hangi tarafa meyletsem çekip vururlar beni. Siz bilmezsiniz sınır çizgisi olmak ne demek. Ve yine sizin bilmediğiniz bir şey daha; bir sınır çizgisi ne yaparsa yapsın bir sınır çizgisidir hep. 
Benim gençliğimin kadınları bütün örtülere dantel örerdi. Ve adamları gece gündüz aynı kadını severdi.

Ah ne yapmalı şimdi! Şarkı söylemeli, film izlemeli, yeni yerler görmeli ya da kapanıp odalara uyumalı günler boyu. Önce hayallerini uyumalı, sonra heveslerini uyumalı, sonra yalnızlığını uyumalı, sonra, sonra uyunacak bir şey tekrar bulmalı...

Ben şen bir adamdım eskiden, gördüğüm her çocuğa sorular sorardım. Bir gün onlarda bana sordu tabi: “abi hayal bilgisinden kaç aldın?” Hiç! Çocukları “Hiç” alacak kadar büyütmeyin ne olur.

Şimdi öyle olmadığımı seziyorum. Çirkinleştiysem bunda sizin de payınız var. Her kes birazcık sorumludur birbirinden, her kes birazcık suç ortağı.
Çocuklara virüs kıydı, Milli Eğitim kıydı, işsiz kalan anne balara kıydı, bari siz sahip çıkın sevgili öğretmenlerimiz. Onlar bu üzenin kayıp nesli, kayıp çocukları artık!

YORUM EKLE