Büyük (“) İnç Yalnızlıklar 

Ahlakınız duruyor çok şükür ama başımızı hüzünle koyacağımız dizler göçtü çoktan. Yaslandığımız taş duvar, serinlediğimiz soğuk çeşmelerde taşındı muhitimizden.  Kaçtı ipin ucu, şiir; bir utanç gibi dolaştı aramızda, fısıltılarla. Bırakın artık tele asılmış balkonlardan insan sevmeyi. Bırakın elinizdeki yüksek inç aletlerinizi ve biraz toplumun içine karışın.
Günümüzde teknoloji kullanımı o kadar arttı ki, tabiri yerindeyse 7’den 70’e herkesin teknoloji ile bir bağı muhakkak var. Teknoloji işimizi kolaylaştırmanın yanında şu sıkıntılı ve yalnız günlerde iyi bir eğlence aracı da olmuş gibi görünüyor. Ancak, bilinçsizce kullanılan teknolojiler, tıpkı bilinçsizce tüketilen su gibi, ekmek gibi bir milli servettir. Boşa harcanan her şey gibi mobil teknolojilerde ekonomimize, göze görünmese de ciddi zararlar vermektedir.

Teknolojiyi sadece oyun ve eğlence amaçlı kullanmak toplum ve bireyler için ciddi bir zaman tuzağıdır. Zamanını idare etme konusunda sorunlu bir toplum olduğumuz açık ortadayken birde teknolojinin bizden çaldıklarına bakarsak akranlarımızla, rakip devletlerle ardaki fark epeyce açılmış olacak.

Geri kalmışlığımız, dünyayla yarışamayışımız kimsenin umurunda değil, sosyal medyayı kontrol edersek her şeyi çözmüş olacağız. Siz geri kalsanız da kimsenin umurunda olmayacak. Emin olun dünya yine dönecek, sarraflar yine adam alıp satacak. Çarşılar kapanmayacak, açlık her geçen dakika büyürken; fırıncılar bu günde isyan edecek ekmek fiyatlarından. 

Şu günlerde telefon ekranlarından kafamızı kaldırmayı başarabilirsek ve üç beş Avrupai cümle ezberlemişsek kıyısından bakıp da içine girmediğimiz, giremediğimiz hayatlara laf etmeyi deneyeceğiz. Çünkü en kolayı bu. Varlığımız ancak telefon ekranlarına bakınca görülebilecek kadar ufaldı.Kaç inç’sek (“) o kadar büyük yalnızlığımız!
Oysa kimdi insan? Kuyulardan her seferinde çıkmayı başarmış bir Yusuf, ama yaşayışına bakınca hiçbir tecrübe edinmemiş gibi çaylak.  Yardım edin baylar, bayanlar yardım edin! Görüyorsunuz, kaldıramıyoruz.  

Anlatarak sadece anlatmış oluyoruz. Yenidünya düzeninin yapboza dönen okul müfredatları daha çok yapboz istiyor, daha çok karmaşa ve cahillik istiyor. Yapıyoruz.  Robotlara ayrılan paraların çocuklara ayrılan paralardan kat be kat fazla olması insanlardan ümidimizi kestiğimizin bir göstergesi olsa da, yapmayın böyle baylar, bayanlar! 

Sırf bizi oyalamasınlar ve bizde rahatımızdan olmayalım diye ellerine bir telefon, tablet tutuşturup gerisini merak etmediğimiz çocuklarımız, kardeşlerimiz, geleceklerimiz onlar! Bu günkü sorumsuz ebeveyn davranışlarımızı ileri de bize pahalıya ödeteceği çok ötelerden görülüyor. Sınavlarında başarısız olduklarında, iyi bir gelecek kuramadıklarında iş işten geçtiğini anlayacağız ama hayat bize bazı şeyleri telafi etme fırsatını bir daha vermeyecek.

Başarısız olmaları ve iyi bir gelecek kuramamalarının yanında, aşırı ve bilinçsiz teknoloji kullanımı çocuklarda ciddi sorunlara yol açıyor; dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon bozuklukları gibi zihinsel beceri bozuklukları, gerek yetiştiğimiz ataerkil toplum düzeni ve gerekse de yalnız adam rolünü seven toplumumuz çevresiyle yeterince iletişim kuramayan, içe kapanık çocuklar yetiştiriyorlar, çocukların yalnızlık hissine tahammülü büyükler kadar güçlü olmadığından bu ihtiyacını sanal ortamlarda karşılamaya çalışırlar bu da sosyal beceri bozukluklarına sebep olur.

Örneğin çocuklar, bir oyunda elde ettiği kıdemi, ulaştığı seviyeyi bir saygınlık unsuru olarak görebiliyor ve arkadaş çevresinde bu özellikleriyle saygınlık kazanmaya çalışabiliyorlar. Oysa gerçek hayatta hiçbir önemi olmayan bu unvanların yerini saygı, sevgi, paylaşım, iletişim gibi becerilerin alması gerekir. Çocuğun, bu becerilerle saygınlık kazanması gerekir.
İnternet tabanlı uygulama ve oyunlar çocuklar arasında akran zorbalığı ve istismara kadar daha birçok soruna sebebiyet verebiliyor.

Peki, teknolojinin hiç mi iyi tarafı yok diyeceksiniz. Elbette var. Zekâ katsayısındaki artıştan, zihinsel beceri gelişimine, yaratıcılığa oldukça fazla katkısı olduğu tespit edilmiştir. 
Benim bu yazının başından beri anlatmaya çalıştığım, ‘teknolojiyi nasıl kullanacağınıza karar verememiş olmanızdır.’ Çocukları iyi konumlandırırsak çok iyi sonuçlar elde edebiliriz, kontrolsüz ve tamamen serbest bırakırsak, kötü konumlandırırsak da sonuçlarına katlanmak zorunda kalırız.  TıpkıAdorno’nun dediği gibi, yanlış hayat doğru yaşanmıyor.
Bunca lafın sizdeki ederini düşünmek istemiyorum. Çünkü biliyorum; zihin devrimleri kısa sürüyor, bir anlık aydınlanma tıpkı ağrı kesici gibi etkisi geçince sizi eskiye döndürüyor. Yeniler de yenilmeye mahkûm kalıyor. 

 “İnsanların hiçbir şey öğrenecek vakitleri yok artık. Her şeyi satıcılardan hazır alıyorlar. Ama dost satan bir satıcı olmadığından, insanların dostları da yok artık.” (Saint-Exupéry) küçük prensin bu sözleri, bir mızrak gibi saplanmıyorsa kalbinizin ve medeniyetin orta yerine. Bundan sonra söyleyeceklerim sizi ilgilendirmiyor sevgili okur.
Telefonlara, PC’lere biraz daha gömün kafanızı, paltolarınızın yakalarını biraz daha yukarı kaldırın, bluetoothlu kulaklıklarınızı takın veuzayın.

Yaşım ki, unutulmuş bir bilincin yaşıdır!

Teknolojinin işinizi kolaylaştırmaktan, ya da vaktinizi çalmaktan öte yapacağı bir şey yoktur. (nasıl kullandığımızla ilgili)Karanlığın karanlıktan başka sizi tehdit edeceği bir şey yoktur. Acının acıdan başka, çaresizliğin çaresizlikten başka… Kederli diller atlasında, insanlığını yitirenlerin bilimi kederli olacaktır her halde.
Ah bu sözcükler, yarama tuz gibi, ateşe köz gibi geliyor! Daha kontrollü bir edebiyat istiyorum tanrım! Daha kontrollü. 


 

YORUM EKLE